
Benimle doğan ve başlayan, seninle varolan ve bizimle devam eden bir yaşam bu. Kimbilir belki de hep bizim olarak sürüp gidecek ve bizim olarak örtülecek üstümüze.
Seni tanıyana kadar sade ve saftı bu yaşam, masumdu ve sakindi. Oysa şimdi, o masumiyet sevgiye, sakinlik dev dalgalara dönüştü yüreğimde. Hayatın tıkandığını düşündüğüm bir noktada, nefes almanın güçleştiği bir anda, yüreğimin verdiği ani bir komutla hareketlendi ayaklarım, mantığımın sürüklediği sonsuzluklara. Değerli ve anlamlı olmalıydı artık hayat, sağlığın önemini bilmezken, acı çekmeyi umursamazken bak artık şimdi terleyip soğumaya bile tahammül gösteremiyor insan. Eskiden açan gonca gülleri sırf dikenleri var diye sevmezdim, ama şimdi gülün kokusunu duymadan içimi rahatlatamıyorum. Gözlerim fersiz, boş bir pencere ve susuz kalmıştı. Şimdi, hani derler ya “aman tanrım, gözlerime inanamıyorum” diye, bu gözler benim mi diye soruyorum kendime. Daha bir canlı bakıyorlar hayata, daha net şimdi görüntüler. Artık cebimde sürekli taşıdığım bir mendil var.
İstemezdim hiç güneşin doğmasını önceden, çünkü gözlerimin ışığa tahammülü yoktu. Açmak istemiyor, kırpmak bile gelmiyordu içimden. Artık gece olmasından korkuyorum, uyur da seni göremem diye. Güneşin doğuşu şimdi daha bir güzel, her doğduğunda batmasın diye tüm dilekler.
Avuçlarımda o eski hissizlik yok artık. Bir yangın var sanki, alevler içinde dolaşıyorlar adeta. Kavradığım zaman ellerini, kalbimin çarpışı artıyor. Sahibiyim sanki bu ellerin. İncitmeden ama sımsıkı kavrayışım, bir güven duygusuna dönüşüyor sende ve bende. Tek bir düşünce, tek bir amaç ve tek bir beden oluyoruz. Eskiden önemsemediğim bu ellere bakıyorum sen yokken, kokunu duymak istediğimde koklayarak.
Bak geçen zamana seninle birlikte, geride bıraktıklarımız bize neler kazandırdı. Ben birdim seninle iki olduk. Sonra üçü tattık heyecan ve mutluluk içinde. Derken dört olduk, şimdi daha bir katlandı mutluluk. Bazen elimizdeki dümenin hakimiyetini yitirdiğimiz anlar oldu. Ama sağlamdı bineğimiz, gideceği yeri biliyordu. Hiç çıkmadı yoldan, yollarda bize ihanet etmedi.
Dörde bölünen bu dünyayı hep ayakta tutmak adına aslında kendimizden verdiklerimizi hiç düşünmedik. Çünkü, ne yaptıysak, ne olduysa amacımız, hep beraber olmak, biz olmak adınaydı. Teker teker ayrıldı bizden sevdiklerimiz. Her ayrılanın arkasından yaşadığımız üzüntüleri, yeni gelen canlarla unutmaya çalıştık. Öyle pek de şaşaalı yaşamayı sevmedik ikimizde. Küçüktü kazançlarımız, ama büyük mutluluklar oldu ödüllerimiz. Kavga etmeyi, küsüp gitmeyi bile beceremedik, ne zaman denemeye kalksak, karşımızda sevgi ve saygı denilen kavramları bulduk. Üçüncü ve dördüncümüze kazandırdığımız en anlamlı kavramlar oldu bunlar.
Zaman denilen acımasız çark çok hızlı çalışıyor, yeniden üç kalmamıza da artık pek fazla zaman kalmadı. Çünkü, ilk üçüncümüz de iki olma yolunda hızla ilerliyor. Belki hemen ardından dördüncümüz de iki olacak. Bizde başladığımız noktadaki iki olarak yeni ikileri izleyeceğiz. Ama hep mutlu, hep gururlu, belki de bazı zamanlar üzülerek. Dönerek tamamlıyor muyuz yoksa bu kısır daireyi, acaba görebilecek miyiz bizim ikilerimizin üçlerini ve dörtlerini. Bu dairenin son noktasında elini ilk ben bırakmak zorunda kalırsam eğer, inan seninle yaşadığım bu hayat bin ömre değer. Eğer sen bırakırsan ilk elimi, bilesinki geç kalmayacağım yanına gelmek için, çünkü herşey seninle güzel.